Ne yaparsan Beşiktaş'ta bir otoparka aracımı bırakmıştım, İşlerimi halledip geri döndüğümde otoparkçı diğer arkadaşına bu aracı getirmesi için telsizden haberdar etti; "Citroen DS5'i getirin". Dur bir dakika dedim. Bu araç Citroen değil ki.. "Nasıl yani abi?" dedi, "Hemen açıklayım" dedim. 

Citroen geçtiğimiz sene aldığı bir kararla DS otomobillerini ayrı bir marka yapma yolunda adımlar attı. Artık DS otomobillerine Citroen logosu konulmuyor. Kullanılacak tek logo DS logoları… Ayrıca yakın gelecekte bu otomobiller Citroen bayilerinde de satılmayacak. Çünkü kendilerine özel DS Strore adı altında satış ağı oluşturuluyor. Bu söylediğim elbette mega kentlerde… Anadolu'da yine Citroen bayileri içinde ayrı bir stantta DS otomobilleri alınabilecek. İlk DS Store hatırlarsanız geçtiğimiz aylarda Ankara'da açıldı. Bir sonraki ise İstanbul'da açılacak. Citroen'in global anlamda bu kararı almasının en büyük sebebi elbette Premium marka algısını oturtabileceği, otomobillerden daha fazla para kazanabileceği bir marka yaratmaktı. Resmi olmasa da geçmişte de DS otomobilleri hep özel bir ilgi gördü. Koltuklarından direksiyonuna, jantlarından farlarına kadar her yeri Citroen otomobillerinden daha kaliteli bir imaja sahipti. C4 yerine birçok kişi DS4'ü seçti çünkü DS4'te daha hırçın bir bakış, daha çok donanım vardı. Bugüne kadar en büyük sıkıntı yarı otomatik şanzımandı ve bu da DS markasıyla ortadan kalkmış oldu. Artık hem Citroen'de hem de DS otomobillerinde tam otomatik EAT6 şanzıman kullanılacak. Yeni DS5, DS markasının ilk ürünü. Bu yüzden Türkiye'de onun için yazılıp çizilecekler çok önemli. Hazırsanız motoru ateşliyorum ve yola çıkıyoruz.

DS5'te ilk izlenimim iç ve dış mekanındaki yüksek kalite algısı. Işıklarda durduğumda önümden geçen yayalardan tutun da, yanımdaki BMW'deki hanımefendiye kadar herkesin gözü DS5'te oluyor. Ön yüzü inanılmaz ilgi çekici. Özellikle ''DS Wings'' ve elmas gibi işlenen yeni far grubu çok iyi kombin edilmiş bir görünüm sunuyor. Sinyal verdiğimde her iki yana doğru kayan sarı sinyal lambası aracın bir uzay gemisi gibi algılanmasını sağlıyor. Sıra dışı olmak işte burada etkili oluyor. Kabine ilk kurulduğumda hissettiklerim genel anlamda çok olumlu. Hem üst tarafta, hem de alt taraftaki butonlar bir uçak kokpitini anımsatıyor. Havacılığa gönderme yapılması çok hoş olmuş. Vites topuzu önceki versiyonlardan daha temiz ve daha şık şekilde tasarlanmış. Bir elmas gibi oyulmuş ve kokpite iyi konumlandırılmış. Ekranın algısı yüksek. Ancak navigasyon büyük bir hayal kırıklığı. İyi yönlendirme yapamamasını geçtim, adres bulamaması daha büyük bir facia. Koltuklar Bracelet motifi ile döşenmiş. Siyah ve safir mavi renkler kullanılıyor ve araca bu renkler çok yakışmış. Koltuk çok rahat. Opsiyonlar içinde yarı anilin deri ve döşeme de bulunuyor. Bu deri sadece Bavyera'da belirli rakımda yetişen danaların dersinden elde ediliyor ve lüks otomobil markaları Rolls Royce ve Bent-ley'in otomobillerinde kullanılıyor. DS5'in Premium bir otomobil olduğu üstüne basıla basıla söyleniyor. Hedefte BMW, Merce-des-Benz ve Audi gibi markalar var. Bu yüzden teknolojik anlamda da DS yeterli olmalı. Hem güvenlik adına hem de konfor adına Head-Up Display ekran, geri görüş kamerası ve kör nokta uyarı sistemi sunuluyor. Motor da bir diğer önemli teknolojik değişiklik. 1.6 lt'lik 165 bg güç ve 240 Nm torka sahip olan DS5 kelimenin tam anlamıyla yolda kaymak gibi akıcı ilerliyor. Şehirlerarası yolda onu Ankara'ya giderken kullanmıştım ve bana pek performanslı gelmemişti. Ancak İstanbul içinde, daha sakin bir trafikte ve yer yer otoban kullanımlarında ne kadar yeterli ve ekonomik bir araç olduğunu anladım. Açıkçası onunla daha fazla vakit geçirmek isterdim. Çünkü kullandıkça alıştığım ve bundan keyif aldığım bir yapıya sahip. Sanki üzerime giydiğim ve yeni satın aldığım bir ceket gibi… Sürüşü çok sert değil ama alıştığımız Citroen yumuşaklığı da yok. Süspansiyonlar tüm çukurları ve tümsekleri iyi sönümlüyor. Ses sistemi Denon desteği var ve müzik dinlemek için kablo bağlamaya, bluetooth bağlantılarına  saatler harcamıyorsunuz. 

Eminim bir çoğunuz DS otomobillerinin tarihini de merak ediyor. DS. ilk olarak 1955 Paris Motor Show'da ortaya çıktı. Avant-gar-de gövde tasarımı ile beğeni toplayıp lanse edildiği ilk gün 12.000 adet sipariş aldı. DS19 modeli, fuarın sonuna gelindiğinde toplamda 80 bin adetlik kesin siparişe ulaşmıştı. Hidropnömatik süspansiyonu, benzersiz yol tutuş ve konfor seviyeleri sağladı. Ayrıca, ilk hidrolik fren sistemiyle daha kısa mesafede durabilen otomobil olduğu için bu dönemde tüm dünyada büyük beğeni topladı. Bu süreçten sonra DS19 Prestige, opsiyonel olarak dahili telefon ve araç radyosu gibi eklentileri kullanıcılara sundu. Kısaca bir Fransız markasının doğumu kalite, donanım ve lüks kavramlarını birleştirdi. Yıllar sonra böyle bir karar alınması bence yerinde. Ancak bu otomobiller Citroen çatısı altındayken de şimdikine benziyordu. Daha farklı, daha kaliteli özellikleri gelecekte daha fazla yaşayacağımızı düşünüyorum. Bekleyelim, görelim… 

Kaynak:TopGear

Share.

Leave A Reply Cancel Reply

Exit mobile version