Akşam mesai bitimi. Trafik kilitlenmiş durumda. Hiçbir şey hareket etmiyor. Neyse ki, F-150 Raptor’un kumanda merkezi önümüzdeki metal kervanı göz önünde tutacak kadar yüksek. Evet, trafikte bunalmamızı azaltıyor ancak bu yükseklik şu anda bir işe yaramıyor. Aslında bu durumdan kurtulmanın bir çözümü var. Sağımızda göz alabildiğine uzanan bir tarla var. Bir çöküntü, biraz çalı ve küçük ağaçlar yolu tarladan ayırıyor. Direksiyonun sağ arkasındaki küçük dairesel kumandayı kullanarak içgüdüsel biçimde 2H (arkadan itiş) modundan 4L (ağır arazi) moduna geçiyoruz.

Tamam, işi tadında bırakalım. Elbette trafik kurallarını çiğneyip yoldan bu şekilde çıkmadık. Ancak bunu yapmamızda belki de bu sabah trafiğe kapalı bir arazide yeterince yaygara kopartmış olmamız da etkili oldu. Yaygara kopartmak…En güçlü seri üretim F-150’nin yapmak için üretildiği şey tam da bu! Arazide yol almak elbette sadece bu pikaba özel bir yetenek değil. Ancak her kim ki Raptor’un sadece 27 farklı sürüş modu sunan, tabanı peluş halıyla kaplı ve kokpitinde ender bulunan ahşap dekorların kullanıldığı lüks bir hamal olduğunu düşünüyorsa çok yanılıyor.

2,5 tonluk bu kütle söz konusu taviz vermemek olduğunda benzersiz tanımını hak ediyor. 7,5 cm kalınlığındaki Fox amortisörler, 35,5 cm’lik süspansiyon stroku, 81 cm’lik su geçiş derinliği, sabit arka aks ve BF Goodrich All-Terrain KO2 lastikler. Lastikler ıslak zeminde sabuna basmış gibiyken kuru zeminde idare eder karakterde. Ancak zemin çim, kayalık, çamur veya kum olduğunda lastikler adeta şov yapıyor. Tüm bunlar 456 HP gücündeki çift turbo motorla birleşince insan kendini Amerikalıların meşhur arazi yarışı Baja 1000’deymiş gibi hissediyor.

Yerine tam oturmamış bir rögar kapağı Raptor’u hafiften şöyle bir sarsarken, asfalttan çıkıp engebeli piste geldiğimizde büyük pikap huzurunu bozmadan yoluna devam ediyor. Devasa lastiklerin profil blokları araziye pençe gibi tutunurken gaz pedalına yapılan sert basınç ileri doğru fırlama olarak karşılık buluyor ve şerit değişimlerinde arka kısım eğlenceli bir biçimde savruluyor. Bu esnada beyin “İşte şimdi devrileceğiz” derken popometre “Daha var” diyor. Baja modunu devreye alıyoruz. İki turbodan yükselen seslerle birlikte büyük pikabın dansı da başlıyor. Raptor arazide yükseliyor, toprağı kazıyor, etrafa kum ve çamur saçıyor. Raptor bu esnada öylesine etkileyici ve kendinden emin bir güven ortaya koyuyor ki, tepelerden uçarken bu abartılı otomobili kapalı garaja nasıl sığdıracağımızı düşünüyoruz.

Baja Yerine Yarış Modunda Atak

Köln’de Raptor’a uygun bir coşma alanı bulmanın zorluğunu hatırlayıp aklımızda belirebilecek finansal sorunlar da başlamadan sona eriyor. Pikabı temizlenmek üzere basınçlı yıkamaya bırakmışken üstümüze yapışan tozlardan arınıp üç kat aşağıda hissettiren Ford GT’ye biniyoruz.

106 cm yüksekliğindeki basık sporcu gerçek bir asfalt canavarı. Raptor’da görev yapan 3,5 lt’lik çift turbo V6, GT’de de karşımıza çıkıyor. Ancak “biraz” daha güçlü haliyle. 200 HP fazlasına sahip olan GT’de güç aktarımı da Raptor’daki gibi 10 ileri vitesli bir otomatik şanzıman üzerinden değil, çok ama çok hızlı vites değiştiren, Getrag üretimi 7 ileri vitesli çift kavramalı bir otomatik şanzıman üzerinden gerçekleşiyor. Honeywell tarafından üretilen iki turbo, 1,65 barlık basınçla sıkıştırılan havayı 6 yanma odasına gönderip krank milinde 746 NM tork oluşturuyor. 325 mm’lik Cup 2 lastikler bu nefes kesici değerlerin karşısında asfalta tutunmak için adeta amansız bir kavganın içine giriyor.

GT’de her şey hızlı çekim yaşanıyor. Raptor’da Baja olarak karşımıza çıkan eğlencenin GT’deki karşılığı Race, yani yarış. Bunun anlamı şu: Tam gaz ver, devir kesiciye girerken sağdaki vites kulakçığını çek, çek, çek… Sıradaki viraj karşımızda. Hızlı ve sert biçimde frene bas. Vites kulakçığını tekrar çek. Yalnız bu kez soldakini. Yapılması gereken en iyi şey, freni viraj içine kadar bekletmek, mümkünse sol ayakla, zira fren pedalı çok iyi dozlanabiliyor. Airbrake (hava freni) fonksiyonu olan arka kanat da bu konuda yardımcı oluyor. Fren yap ve direksiyonu çevir. Bunu önce kafanızda yaşamanız ve iyi hesap etmeniz gerekiyor. Zira normal şartlar altında hiç kimse böyle bir şey yapmaz.

Apeks noktasında gaz pedalına hafifçe basarak çift turbo canavarı biraz torkla besledikten sonra direksiyonu açmayı ve belki biraz küçük düzeltmeler yapmayı da unutmamak gerekiyor. Bu noktadan sonra tam gaz zamanı. 656 HP, 1385 kg, 347 km/s. Kulağa çok hızlı geliyor ve gerçekte de öyle. Ancak gerçekleşmesi hiç de zor değil. Bu arada finansman sorunu burada da aklımızı meşgul etmiyor: Üretilecek 1000 Ford GT’nin tamamı satılmış durumda.

Otohaber

Share.

Leave A Reply Cancel Reply

Exit mobile version