Belki de bu üç küçük SUV modelini, belli belirsiz salon renklerinden oluşan bir skalanın önünde tanıtmalıydık. Onların zenginler için üretilmiş özelliklerini vurgulamanın daha iyi bir yolunu biliyor musunuz?

Mercedes'in yeni GLA'sı, 15 Nisan 1912 saat 02.19'da Titanic'in arka tarafı kadar kalabalık bir segmente giriş yaptı. Biz de onu, premium bir şeye para vermek istetenlerin ilk tercihlerinden Audi Q3 ve kemik çerçeveli gözlükler takan tasarımcı kimliğiyle Range Rover Evoque'un karşısına çıkardık.

Bu üç modelin birbiriyle uyumsuz olduğunu düşünmeden önce fiyatlarına şöyle bir göz atalım; GLA 220 CDI 4Matic, burada test edilen donanımlı versiyonuyla, yine yüksek donanımlı Audi Q3 2.0 TDI’dan ufak bir farkla daha yüksek bir fiyata sahip ama Audi önden çekişli ve manuel şanzımana sahip.

Range Rover Evoque Coupe Dynmaic Auto 4WD ise fiyatıyla diğer iki modeli ciddi bir farkla arkasında bırakıyor. Burada test ettiğimiz yüksek donanımlı versiyonun fiyatıysa, dişlerinizin arasından havayı içine çekerek aldığınız derin bir nefese neden olacak cinsten. Daha uygun fiyata yine beş kapılı, dört tekerlekten çekişli ve dokuz ileri şanzımanlı (evet, bu konuya daha sonra geleceğiz) bir modeli satın alabilirsiniz.

GLA grubun uygun fiyatlısı gibi görünüyor ve Q3 ile birlikte kullanım maliyetleri düşük olarak tanımlanabilir. Belirli bir fiyat aralığında Evoque’taki birkaç opsiyonun da dahil olduğu bir donanım listesiyle uygun fiyatlı bir şeyler ortaya çıkarmak mümkün.

Eskiden bu Land Rover’ın örtüsü kaldırıldığında otomobilin görünümünün zamana karşı direneceği söyleniyordu. Korkmamız gerekmiyordu. Daha sıradan görünümlere sahip yeni Mercedes ve Audi yanında, Land Rover hala dans teklifi Milla Jovovich tarafından reddedilen bir adamın “Sanıyorum bu gece sevişemeyeceğiz değil mi?” demesi kadar kendine güveniyor.

Diğer yandan şu zor değildi; Q3, kesinlikle küçük bir Audi SUV olarak konumlandırıldı. O kadar kesin olmayan şeyse görünümü. Hiçbir zaman bir Chris Bangle hayranı olmadım ama Audi’nin kendini farklı kılan tarzı artık eskisi kadar canlı değil ve Bangle’ın zamanında BMW’nin değişmesi gerektiğini söylediği zamanlar, şimdi Audi için kulağa mantıklı geliyor.

GLA da ilk bakışta pipo-terlik İkilisi tarzı bir marka imajı yaratıyor. Her ne kadar üç köşeli yıldız artık profesyonel frizbi boyutlarında olsa da, Fransız çizgileri tarza hakim ve artık her yeni Mercedes’te şirkete has profil çizgileri ne yazık ki korunmaya devam ediyor.

Açıkçası GLA’nın görünümü, özellikle arka çaprazdan baktığımda gözüme daha güzel gelmeye başladı. Buna karşın daha parlak bir renge sahip olmasına rağmen Q3, arka planda kaybolmaktan kurtulamadı. Evoque ise olabildiğince keskin ve rahat şekilde, sis farlarının etrafındaki çerçeveler gibi detaylarla, üst sınıf ve yerinde duramayan bir karakter sergiliyordu. Bu tip ince dokunuşlar & bir anlam ifade etmez ama konseptin netliği konusunda kafa karıştırır.

Range Rover’ın direksiyonuna ne zaman geçsem, böylesine zarif ve ince bir gövde içinde nasıl bu kadar yüksek bir sürüş pozisyonu sağladığına şaşırırım. Her defasında kafamın tepesindeki deriyi kapının üst çerçevesine sürtmemi ise bir kenara bırakın.

Kabin derli toplu ve güzel şekilde kaplanmış. Vites kolu da kullanım için uygun boyutta. Harcanan para, diğer bütün duygulardan çok göze hitap eden noktalar için harcanmış gibi görünüyor.

Gıcırdayan dokunmatik multimedya ekranı, çalışma hızı ve dokunma özelliğiyle diğerlerinin gerisinde kalıyor. Ayrıca direksiyon üzerindeki vites değiştirme kulakçıkları da kullanışsız. Kulakçıklar vites yükseltmelerde o kadar yavaş ki, iki vites değişimi arasında sanki yüzyıllar geçiyor.

Hepsinden daha kötüsü, bir Jaguar Land Rover ürünü olduğunu hatırlatırcasına Evoque’un zarif işlemlerde yok olup gitmesi. Sürücü koltuğu fazlasıyla rahatsız ve üç saatlik bir sürüşün ardından kendimi bacaklarımın arkasından çekilen kanı yerine koymak için bir kan bankası ararken buldum.

Geriye kalan iki Alman her ne kadar manuel koltuk ayarlarına sahip olsa da, Mercedes’in koltuğu, direksiyon başında en konforlu ve ergonomik olanı. Q3, bir Audi için şaşırtıcı şekilde direksiyonun yeterince aşağıya çekilememesi sorununa sahip ve bu nedenle istemsiz şekilde koltuğunuzu yukarıya kaldırmak zorunda kalıyorsunuz. Böyle yaptığınızda da en azından bir SUV olmasına rağmen GLA’nın başarısız olduğu görüş açısı problemiyle Audi’de karşılaşmıyorsunuz.

Mercedes’in kabini markasıyla tamamen uyumlu ama canlı değil. Q3’ün homojen yapısından yoksun ve ısıtma kontrolleri garip şekilde titriyor. Evoque bu tip konularda daha başarılı ve Mercedes kalitedeki istikrar açısından geride kalıyor.

Bunlara ek olarak Mercedes’in tarz detaylarında birkaç aşırılık mevcut. Örnek olarak, dijital hız göstergesinin ekranda bir çerçeve içinde görüntülenmesine ihtiyacım yok. Çerçevesiz siyah üzerine beyaz yazılar gayet iyi olurdu. Sadelik ve premium kavramları iki zıt arkadaş.

Kabindeki kalite sorununa bir çözüm olarak GLA’nın orta konsoluna sanki biraz satış sonrası yerleştirilmiş gibi hissettiren bir ekran eklenmiş. Bu tablet görünümü ileri doğru atılmış bir adım ama otomobilin dışında da kullanılabilen b ir tablet olarak tasarlansaydı daha güzel olmaz mıydı? Buna karşın Audi’nin kabininde, sadece klima kontrolünün vites koluyla çakışacak şekilde aşağıda ve uzakta konumlandırılması dışında herhangi bir sorun bulunmuyor. Audi’nin kabini genel anlamda harika.

Her üç modelin de arka koltuklarındaki hayat mükemmel değil. Daha önce de söylediğimiz gibi GLA sınıfının standartlarına göre biraz sıkışık. Koltuklar yetişkinler için yeterince rahat değil ve yüksek omuz çizgisiyle entegre ön kafalıklarm birleşimi, etrafın rahat görülememesine neden oluyor.

Audi’nin durumu da daha iyi değil ama en azından dışarıyı rahatlıkla görebiliyorsunuz. Üç kapılı Evoque’un arka koltuklarına girişse kemiklerinizi kıran bir deneyim. Koltukların arkasını yatırdığınızda alt kısımları kolayca öne çekilmiyor; Öyle yavaş bir motorla ilerliyor ki, işiniz bitinceye kadar sakalınız uzamış oluyor. Sonuç olarak ortaya bolca kötü söz, arka koltuğa geçiş sırası ve vücutlardaysa bolca morluk çıkıyor. Arkadaysa sınırlı bir baş mesafesi, kısıtlı görüş açısı ve çok da rahat olmayan koltuklarla karşılaşıyorsunuz.

Üç model de 2.0 lt civarındaki dizel motorları kendi açısından yorumluyor. Evoque’un daha yüksek hacimli ve daha güçlü motoru, grubun en ağırı olması durumunu dengeliyor. Yine GLA’nın da daha düşük gücü, hafif gövdesiyle benzer bir performans paritesi sunuyor. Range Rover, kâğıt üstünde en hantal görünen model ama hepsi 9.0 sn’nin altındaki 0-100 km/s hızlanmalarıyla yavaş sayılmaz.

Mercedes akıcı yedi ileri şanzımanıyla kaliteli şekilde ilerliyor ancak tek eleştiri, motorun her devirde fazla gürültülü çalışması. Ses aralığı, rölantide bir tekneden, tam gazda bir angus gibi böğürmesine kadar değişiklik gösteriyor. Garip şekilde GLA, hem yakıt tüketimi, hem de emisyon değerleri açısından kolaylıkla en başarılı model olarak tanımlanabilir.

Q3 de gayet akıcı yol alıyor ve altı ileri manuel şanzımanı sürpriz şekilde lezzetli ve hızlı vites değişimleri sunarak, bu tip otomobillerin otomatik şanzımanlı olması gerektiği argümanını çürütüyor.

2014 model Evoque, dokuz ileri şanzıman kullanıyor. Ama bir otomobilde dokuz vites sizce de biraz fazla değil mi?

Evoque’da altıncı vitesten dokuzuncu vitese kadar olan kademelerin varlık amacı daha net olsaydı, daha fazla vitesin sizi dizel motorun dar güç aralığında daha fazla tutabileceği fikrini anlardım. Otomobili ‘D’ modunda kullandığınızda, vites hakkında herhangi bir numara göstergesi bulunmadığından her şeyden bihaber oluyorsunuz. Şanzımanın ‘S’ modunu seçtiğinizde arka planda bütün sürüş boyunca sürekli vitesler değişiyor.

Açıkçası vites değişimi, kaç vites olduğunu fazla hissettirmeyecek oranda başarılı. Ancak aletleri kendi başlarına bıraktığınızda şanzıman, önüne konan iki kuzu postundan hangisine saldıracağını bilemeyen deli bir köpeğin kararsızlığıyla vites değiştiriyor.

Belki de göze çarpan en büyük kusur, şanzımanın Sport modundayken bile vitesleri isteksizce değiştirmesi. Şanzıman hâlâ gaz pedalıyla verilen kick-down komutuna uyuyor ama komutları son derece yavaş şekilde yerine getiriyor. Tatmin edici değil.

Bu günlerde direksiyonu başına geçtiğim her SUV beklediğimden daha iyi bir sürüş sergiliyor. GLA ise bunu, bir anakondanın hayalarının yerden yüksekliği kadar olan sürüş yüksekliğiyle başarıyor. Diğer yandan standart A Sınıfı’nınkine oranla daha fazla olan sürüş yüksekliği, süspansiyona fazladan hareket alanı kazandırmasıyla sürüş konforu konusunda harikalar yaratmış.

Uygun ağırlıktaki ve doğrusal tepkileriyle Mercedes’inki gruptaki en canlı direksiyonu sunuyor. Virajlarda Audi’den daha az yana yatmıyor ama gövde kontrolü daha başarılı. Bu duruma kuru zeminde makul çekiş gücü ve yol tutuş eşlik ederek, gruptaki en akıcı sürüş ortaya çıkmış oluyor. Q3’ün direksiyonu, hem esnek hem sert ama bu durum beni, otomobilin süspansiyonu üzerinde tam olarak oturmaması kadar rahatsız etmedi. Sanki altı yaşındaki bir çocuğun yeni tişörtünün ensesinden çıkan ve kesilmesi gereken etiket gibi rahatsız edici.

Çok yazık çünkü önden çekişli olmasının çekiş ve mekanik yol tutuş dezavantajına rağmen bu grupta gayet başarılı. Öne daldıktan sonra kabin ailenizle doluyken ziyaret etmeyeceğiniz kadar yüksek hızlara ulaşıncaya kadar çizgisine büyük bir azimle tutunuyor. Fazla sportif ama çok uygun değil öyle değil mi?

Etli ve yavaş tepkileriyle Evoque’un direksiyonu buradaki keskinlikten en uzak direksiyon. İlk anda sünger gibi hissettiren frenler de rekabetin içinde yer almıyor. Bunlara rağmen karmaşık adaptif süspansiyon, gövde dengesi konusunu sıra dışı noktalara taşıyor ve Evoque, bir Range Rover’dan bekleyeceğiniz otoyol sürüşüyle tempolu kullanımlara uygun bir canlılığı birleştiriyor. Belki de Evoque’u eğlenceli kılan şey, rakiplerinin yaşatmasının imkânsız olduğu bir deneyim sunmasıdır.

Dynamic modu seçtiğinizde sürücünün önündeki gösterge paneli kırmızıya, amortisörlerse betona dönüşüyor. Otomobil öyle sert bir hal alıyor ki, sürüşü gelişmiş gibi hissettirmiyor.

Bütün bu kusurlarına ve yüksek fiyatına rağmen eve Evoque ile dönerdim. Sadece tarzıyla Sherman tankları arasında bir Tiger tankı gibi görünmekle kalmıyor, sürüş dinamiklerinde sunduğu tanımlanamaz kalitesiyle dikkatleri üzerine çekiyor ki bunlar, bu segmentte hâlâ nadiren karşılaşılan özellikler.

Kaynak: Car

Share.

Leave A Reply Cancel Reply

Exit mobile version