BMW X5’in ilk neslini 2000 yılında kullanmıştım ve çok etkilenmiştim. O zamanın teknolojisiyle, otomobil hissini bu kadar verebilen bir arazi aracıyla ilk tanışmam olmuştu. Günümüzde bu hissi verebilen araçların sayısı oldukça arttı. Ancak BMW X5 her yeni modeliyle bu çıtayı daha da yukarı taşıdı. Üçüncü nesil X5, bu konuda hakikaten kendini de aşmış durumda. Zaten bu tarz büyük ve konforlu SUV’lerin otomobil hissini yaşatması akımını da X5 başlatmıştı. Range Rover Sport modeli de isminden anlaşılacağı gibi bu akıma ayak uyduran modellerden biri. Ancak ilk nesil Range Rover Sport’un bunu hakkını vererek gerçekleştirdiğini söylemek güç. Konfor ve arazi performansı açısından gayet iyi olan ilk nesil Range Rover Sport, iş asfalt performansına geldiği zaman X5’in gerisinde kalıyordu. İkinci nesil Range Rover Sport, ortaya çıkana kadar bu durum devam etti. Yeni Sport, gerçekten bu anlamda büyük bir aşama kaydetmiş ve asfalt performansı konusunda çok iddialı hale gelmiş. Bu gelişme onu asfalt üzerinde BMW X5 ile birebir rekabet edebilecek bir araç haline getirmiş. Bizde her anlamda birbirlerine sıkı birer rakip olan bu iki aracın dizel motorlu versiyonlarını yanyana getirdik.

Tasarım anlamında iki araca baktığım zaman, Range Rover’ın çok daha büyük bir değişim geçirdiğini görüyorum. Eski modelin köşeli hatları, yerini adını hak eden çok daha sportif bir tasarıma bırakmış. Yeni Sport’un tasarımı için çok rahatlıkla Evoque ve büyük Range Rover’ın mükemmel karışımı diyebiliriz. 2005 yılının orijinal Sport’u, eski Discovery 3 şasisini kullanan bir modeldi. Yeni Sport ise çok daha önemli bir model. Bu kez Range Rover’ın yeni alüminyum şasisini kullanıyor ve yerini aldığı modelden 62 mm daha uzun olmasına rağmen 420 kg daha hafif.

Range Rover’ın yanındaki BMW X5’de değişmiş ama hala eski nesillerin izlerini taşıyor.

Araca baktığınız zaman kolayca bu bir X5 diyebilirsiniz. BMW’miz xDrive 25d SE versiyonu. Bu durum, 2.0 lt turbo dizel motora aynı Range Rover’da olduğu gibi sekiz ileri otomatik şanzımanm eşlik etmesi ve 218 HP’lik sıralı dört silindirli motorun güç anlamında Range Rover’ın 292 HP’lik SDV6’sının arkasında kalması anlamına geliyor.

Güç konusundaki dezavantajına rağmen X5, hızlanma verilerinde rakibinin çok fazla arkasında kalmıyor. X5, 74 HP daha güçsüz olmasına ve 150 Nm tork eksiğine rağmen o’dan 100 km/s hıza 8.2 saniyede ulaşıyor ve 100 km/s hıza 7.2 saniyede ulaşan rakibiyle rekabet edebiliyor. Ayrıca doğal olarak tüketim değerleri de daha başarılı.

BMW’nin şasi mühendisleri, yeni nesil X5’te kendilerini aşmış. Ben de otomobilin yoldaki harika sürüşüne inanamadım. Gövdesi kontrollü ve engelleri başarıyla sönümlüyor. Bu yeteneklerine de SUV’lerin sürüşünü başka bir noktaya taşıyan şaşırtıcı derecede tepkili direksiyonu ekliyor. BMW, Sport’tan 36 mm daha uzun olmasıyla oldukça büyük bir otomobil. Daha geniş bir iç hacme ve geniş bir görüş açısına sahip. Gözlerinizi kapattığınızda üst sınıf bir sedan gibi hissettiriyor.

Tek başına değerlendirildiğinde yeni Sport rafineliği, keskinliği ve tepkileriyle inanılmaz hissettiriyor. Buna rağmen X5’ten inip Sport’a bindiğinizde, Range Rover’ın süspansiyonu biraz daha sesli geliyor ve direksiyon engellerde titriyor. Range Rover’ın elektrik destekli direksiyonu, tek başına değerlendirildiğinde yeterince keskin ve tepkili ama onu yolda X5’teki gibi tempolu kullanmaya çalıştığınızda, Sport’un direksiyonunun gösterdiği direnç sanal hissettiriyor. BMW X5’in iç mekanı, markanın son dönemde ürettiği elektrikli i serisi otomobiller dışındaki bütün modellerle çok benzer bir görüntüye sahip. Bu görüntüyü seviyoruz ama artık yenilenmenin zamanı geldi diye düşünüyoruz. Range Rover, X5’e oranla çok daha hareketli bir kabinle karşınıza çıkıyor; Koltuğuna oturmak özel bir jetin kabinine girmek gibi. Dengeli konsolu mimari çizgilere, büyük havalandırma kontrollerine ve geniş bir dokunmatik ekrana sahip. Hayatla barışı bir deneyim yaşamak istiyorsanız ödediğiniz her kuruşa değer.

Aslında bu kadar pahalı araçlarla kim araziye girmek ister diye düşünebilirsiniz. Ancak bu otomobillerin yapabileceklerini görmek adına, Karadeniz kıyısında Off-road yarışlarının yapıldığı parkura gidiyoruz.

BMW X5, etabı tamamlamayı başardı ama bazen dört tekerleğiyle birlikte patinaja kaldı, tümseklerin üzerinde altını vurdu, su geçişlerinde tutunmada sorun yaşadı. xDrive 4X4 sistemi, yolda tutunmanın azaldığını hissettiğinde, gücü ön veya arka tekerleklere aktarmada iyi bir iş çıkarıyor gibi görünüyor. Ancak asfaltta sergilediği başarıyı arazi şartlarında Range Rover’a kaptırıyor.

X5’in ardından aynı parkurda Range Rover Sport’u kullandım; havalı süspansiyonu en yüksek seviyesine getirdim ve kaputun 65 mm yükselmesini izledim. Sürüş yüksekliği de toplamda 278 mm arttı. Terrain Response sistemini Auto modunda bıraktım. Böylece otomobil sensörleri sayesinde nerede ne yaptığımızı algılayacaktı ve en iyi seçeneği saniyeler içinde kendi belirleyecekti. Sonrasında sadece sürdüm, her şeyin üstünden ve içinden geçtim. Tamamen dengeli ve sorunsuz hissettiriyordu. Yola göre hızımı artırıyor, yokuş yukarı yavaşlıyor, BMW’nin sorun yaşadığı tepeleri rahatlıkla aşıyordum. Gerçekten Range Rover Sport arazi şartlarında durdurulamaz gibi hissettiriyor. Son iki sayfada gördüğünüz zıplama fotoğrafında ne demek istediğimi çok daha iyi anlamışsınızdır diye düşünüyorum. Sport o zıplamadan yere konduğunda bile o kadar yumuşak hissettirdi ki sanki sadece küçük bir tümseğin üstünden geçmiş duygusu yaşattı.

BMW X5, Range Rover kulvarına oldukça yakın bir otomobil. Yolda sürüşüyle Range Rover’ı kesinlikle arkasında bırakıyor. Ayrıca tüketim değerleri açısından da önde. Peki kazanan BMW mi? Aralarında oldukça fazla fiyat farkı var ve bu durum da ibreyi X5’e doğru çeviriyor. Ancak fiyat farkını bir kenara bırakıp ikisini de satın alabilecek güçte olduğunuzu varsaydığımızda, Range Rover’ın daha çekici olduğunu söyleyebilirim. Tarzı, muhteşem kabini ve askeri bir etabı bile tamamlayabilme yetisiyle benim seçimim kesinlikle Range Rover Sport olurdu.

Kaynak: Car

Share.

Leave A Reply Cancel Reply

Exit mobile version