Teknolojinin, beynimizin algılama sınırlarını aşan bir hızla ilerlediği bu dönemde yaşayan biri olarak, gerçekten kendimi çok şanslı hissediyorum. Artık öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, 90'lı yıllarda konsept olarak gördüğümüz otomobillerin seri üretime geçmesi için adeta takvim yapraklarını kopararak beklediğimiz o günler artık çok geride kaldı. Bugün 3D printer ile üretilen otomobiller, adeta bilgisayarda tasarlandıktan birkaç dakika içerisinde yollara çıkmaya hazır hale geliyor. Fakat bu ay gerçekleştirdiğimiz karşılaştırma, 'hızlı tüketim otomobil' felsefesine hitap eden modellerden biraz daha farklı. Çünkü konumuz, BMW'nin hala gelecek gördüğü benzinli motorlarda ulaştığı son noktayı temsil eden B38 kodlu 3-silindirli yeni motoru.

Gerçekleştirdiği Ar-Ge yatırımları ile otomotiv endüstrisinin öncü markalarından biri olan BMW, teknolojiyi en iyi şekilde kullanan üreticilerden biri konumunda. Son dönemde otomobil üreticileri, başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere dünyanın pek çok yerinde sıkılaşan emisyon kurallarına  ayak uydurabilmek adına, motorlarda verimliliğin esas alındığı trende, en iyi şekilde ayak uydurmaya çalışıyor. Bu konudaki iddiasını elektrikli modellerden oluşan 'i' markasını kurarak ortaya koyan BMW, benzinli motorlarında da 'downsizing' modasına vakit kaybetmeden uyguladı.

İlk olarak BMW-PSA Grubu ortaklığında geliştirilen 1.6 litrelik turbo benzinli motorlarla bu döneme ısınan Alman üretici, daha sonra çok daha radikal bir karar alarak 1.5 litre hacminde ve B38 kod adındaki ilk 3-silindirli TwinPower motorunu geliştirdi. BMW almış olduğu bu karar ile her ne kadar Volkswagen ve Ford gibi üreticilerin birkaç yıl gerisinde kalsa da, Premium segmentte yer alan bir markanın bu adımı, diğer lüks üreticileri de önemli ölçüde cesaretlendirdi.

BMW'nin B38'ini ilk kez 2013 yılında YouTube'da F20 kasa 1-serisinde protip üzerinde gördüğümde gerçekten çok heycanlanmıştım. Aynı bant üzerinde hem benzinli hem de dizel olarak üretilebilen B37 ve B38 motorlar, BMW'nin gelecekte üreteceği 7-serisine bile güç verebilecek potansiyele sahip. Belki rakamlarla konuşmak daha açıklayıcı olabilir. Şöyle ki; benzinli versiyın 102 bg'den başlayıp 231 bg'ye kadar çıkan güç üretim kapasitesine sahip. Dizel motorun gücü de 101 bg ile 184 bg arasında değişebiliyor. BMW, geliştirdiği bu motora o kadar güveniyor ki, hibrit sporcusu i8'de de bu  mucizesine yer vermekten çekinmedi. Bu arada unutmadan, BMW Grubu markalarından MINI'nin de yeni nesil modellerinde bu motorlara yer verdiğini hatırlatmakta fayda var.


VW'nin öncülük ettiği downsized, yani küçük hacimden yüksek güç üreten motorlar, ön yargı nedeniyle ilk başta insanlar tarafından yadırgansa da, zaman içerisinde bu bakış açısı pozitif anlamda değişime uğradı. Dolayısıyla, BMW'nin bu yeni güç ünitesi, hem Türkiye gibi motor hacmi üzerinden vergi uygulayan ülkeler için bir avantaj, hem de daha iyi bir yakıt ekonomisi anlamına geliyor. Bu yüzden biz de BMW'nin 1,2,3,4-serisi Gran Coupe ve X1 modellerinde kullandığı bu motoru, Türkiye şartlarında ve farklı şasi tiplerinde incelemek için sayfalarımıza konuk ettik.

Direksiyonuna ilk geçtiğim model 218i Coupe oldu. İlk tercihimi bu modelden yana kullandım, çünkü boyutları itibariyle BMW'nin ikon haline gelen modellerinden E30'un varisi olarak gösterilen 2-serisi Coupe, özellikle bu yeni motoru ile en merak ettiğim modeldi. Otomotiv pazarında hala en çok talep göreceğine inandığım, arkadan itişli ulaşılabilir model konseptine en uygun modellerden biri olan 218i, daha koltuğuna oturduğum ilk anda bu konuda yanılmadığımı hissettirdi. Alçak oturma pozisyonu ve kompakt sayılabilecek boyutlarına rağmen, uzun  motor kaputu ve köşelere yerleştirilmiş tekerlekleri ile boyutlarından büyük bir spor otomobil olduğu hissini uyandıran bu aracın motorunu çalıştırdığım anda tüm büyü bozuldu diyebilirim. Tabii ki gönül, gürül gürül egzozdan  kulaklarıma gelen patlamalar duyduğum bir motor sesi olsun isterdi, ama sanırım 3-silindirli motordan bunları beklemek hata olurdu. Ancak bir anlık hayal kırıklığına rağmen, 3-silindirli olduğuna inanmakta gerçekten zorlandığım akıcılıkta, değim 

yerindeyse  saat gibi çalışan bir motor ile karşılaştım. 3-silindirli motorların en çok eleştirilen yanını oluşturan titreşim ve gürültülü çalışmanın burada olmaması, BMW mühendislerinin bu motor üzerinde uzun bir mesai harcadığını kanıtlar nitelikte.

Baştan söylemem gerekiyor ki, 218i Coupe ile ilgilenenler, opsiyonel M direksiyon simidini mutlaka donanım listenize eklemeli. Gerçekten M3, M4, M5 ve M6'da da kullanılan bu direksiyon simidi dururken bile dişleri sivriltmeye yetiyor! Hareket etmeye başlayınca rölantideki sarsıntısız çalışma karakterini yolda da sürdüren motor, sürüş modları ile birlikte dört farklı karaktere bürünüyor. ZF tarafından geliştirilen ve bence piyasadaki en iyi çift kavramalı şanzımanlardan bile daha iyi çalışan 8-ileri otomatik vites kutusunun tepkileri, bu sürüş modlarına göre değişkenlik gösteriyor. Araç ilk çalıştığı anda Comfort modunu otomatik olarak seçiyor. Bunun dışında sağ ayağına hakim olmayanlar için bir Eco Pro modu, biraz daha tempolu gitmek isteyenler için Sport modu, arkadan itişin keyfini çıkarmak isteyenler için de Sport+ modu bulunuyor. Sport ile Sport+ modunun farkı ise ESP'nin sınırlı kaymalara izin verecek şekilde devrede kalması.


Turbonun desteği ile devirlenmeyi seven 1.5 litrelik motor, alt devirlerde biraz cansız kalsa da, seçilen sürüş ve şanzıman moduna bağlı olarak beklentileri fazlasıyla karşılamayı başarıyor. Araç Sport+ modunda kullanıldığında, motor sahip olduğu tüm potansiyeli patlayıcı gücüyle ortaya koyuyor ve şanzıman da mükemmel bir uyumla akıcı sürüşe eşlik ediyor. Tabii ki bu sürüş keyfinin kaymağı ise BMW'nin arkadan itişli şasisi oluyor. Özellikle virajlı yollarda büyük keyif veren dinamik sürüş karakteri, 1.5 litrelik motorun yeterli gücü ile adeta spor otomobil hissini simüle etmeyi başarıyor. Tabii ki motorun yüksek devirli çalışması, yol bilgisayarında görmek istemeyeceğiniz tüketim değerlerinin okunmasına neden olabiliyor, ancak arada sakinlemek için bir seçenek daha var. Comfort modu seçildiğinde, araç gerçekten konfor kelimesinin hakkını veriyor, hatta bunu bir üst seviyeye çıkarıp kendinizi bir anda 3-serisinin içindeymiş gibi hissetmenizi sağlıyor. Bu açıdan 218i Coupe'nin gerçekten beklentinin üzerinde bir rahatlık sunduğunu söylemekte fayda var. Tabii ki BMW'nin verimliliği esas alarak ürettiği bu motoru çok daha ekonomik bir biçimde kullanmak isteyenler için sunulan Eco Pro modu ise gaz pedalının adeta hissiz bir et yığınına dönüşmesine neden oluyor. Ama bu durum, benzin istasyonunu normalden çok daha uzun bir süre sonra ziyaret etmenizi sağlıyor. 218i Coupe, sakin kullanımlarda 100 km'de ortalama 7.6 litrelik yakıt tüketimi değeri sunuyor.

218i Coupe ile ayrılık zamanı geldiğinde açıkçası biraz içim burulsa da, Genel Yayın Yönetmenim Bahadır Bektaş'tan devralacağım 4-serisi Gran Coupe'yi bana yaklaşırken görünce hüznüm bir anda yüzümde küçük bir tebessüme dönüştü. Küçük coupe'yi daha önce kullanan Bahadır'dan, 418i Gran Coupe ile ilgili ilk izlenimlerini sorduğumda, 218i'nin, 4-serisinden daha hafif olmasının da etkisiyle arakadan itiş karakterini çok daha iyi yansıttığını söyledi. Buna karşın, 418i Gran Coupe'nin de beklediğinden çok daha iyi bir performans ve makul tüketim değerleri ortaya koyduğunu belirtti. Bu yorumlar gerçekten çok önemli, çünkü dizel motorlu 420d ile arasında yaklaşık 60 bin TL'lik bir fiyat farklı bulunan 418i Gran Coupe, dizel versiyona önemli bir alternatif olarak ilgi çekiyor.

218i Coupe'nin 1435 kg'lik kütlesinden sonra tam 150 kilogram daha ağır olan 418i Gran Coupe'nin sürücü koltuğuna oturup harekete geçtiğimde, arada bir farklılık hissedeceğimi düşünsem de, Bahadır'ın yorumunun ne kadar doğru olduğunu anladım. 1585 kg ağırlığındaki aracı hareket ettirmekte zorlanmadığı gibi, bu ağırlığını yüksek hızlarda avantaja çevirmeyi başaran motor, bu sayede ortalama 7.8 litrelik bir tüketime imza atmayı başarıyor. Tabii ki 2-serisinde deneyimlediğim konfor algısını bir adım daha ileri taşıyan 418i, 18 inçlik jantlarına rağmen bozuk yollarda bile darbeleri çok başarılı bir şekilde sönümlüyor. Ayrıca sportif tasarımına rağmen konfor odaklı ayarlanan süspansiyon sistemi, sportif sürüşte de beklentileri fazlasıyla karşılıyor.


418i ile geçirdiğim vakit sırasında araçta birçok konuğu ağırladım. Benim için bunlardan en enteresan olanı ise eşimin 6 ve 8 yaşlarındaki yeğenleriydi. Evet, yoldaki insanlar şık tasarıma sahip 418i'ye bakıyordu. Her ne kadar, bakanın dönüp bir daha bakacağı kadar sıra dışı olmasa da, bu şık tasarım küçük yaştaki çocukların bile oldukça ilgisini çekti. Küçük misafirlerim aynı zamanda arka koltuktaki diz mesafesini, babalarının sahip olduğu büyük SUV'dekinden bile daha geniş buldu. Tabii ki bu aracı çok beğendikleri ve babalarının sahip olduğu büyük SUV'dekinden bile daha geniş buldu. Tabii ki bu aracı çok beğendikleri ve babalarının yakın zamanda yeni bir otomobil alma hazırlığında olduğunu bildikleri için, annelerine övgü dolu sözlerle bahsetmiş olma ihtimalleri yüksek olsa da, yorumlarının çoğuna katılıyorum.

Konu SUV'den açılmışken BMW'nin bu segmentteki en yeni temsilcisi olan X1'de aynı motora yer veriliyor. Arakadan itişli modellerden farklı olarak, enlemesine yerleştirilen bu motor diğer modellerde olduğu gibi genel performans beklentisini karşılamakta en ufak bir tereddüt yaşamıyor. BMW'nin 2-serisi Active Tourer ile hayata geçirdiği ilk önden çekişli platformu UKL üzerinde yükselen ikinci nesil X1, öncüsünden çok daha farklı bir karaktere sahip. Hem iç hem de dış mekan tasarımında önemli değişimlerin yaşandığı X1'de, 3-silindirli motorun titreşimi, diğer modellere göre sadece rölantideyken biraz daha fazla hissediliyor. Ancak bu durum rahatsızlık verecek düzeyde değil. X1'in motor yerleşiminin yanı sıra bir diğer farklılığı ise 6-ileri otomatik şanzımanı. Burada, diğer modellerdeki ZF'ten farklı olarak BMW'nin kendi geliştirmiş olduğu Steptronic şanzıman kullanılıyor. Sarsıntısız ve hızlı vites geçişleri ile ZF'i aratmayan bu şanzıman, motorun ürettiği gücü ve torku  başarılı bir şekilde yola aktarıyor. 

Hatta performans anlamında diğer modellerden geri kalmamayı bile başarıyor. Arkadan itiş öncüsünden geri kalmayacak kadar atik bir kullanım sunan X1, konfor anlamında da iyileşme kaydetmiş. BMW'nin sportif sürüş karakterinden taviz vermemek adına sert-yumuşak şekilde optimize edilen süspansiyon sistemi, darbeleri iç mekana yansıtmama konusunda başarılı işler yapıyor. Ancak konu yakıt tüketimine geldiğinde ise X1'in diğer modellere oranla biraz daha dezavantajlı olduğunu belirtmek gerekiyor. Hem şanzımanında 7 ve 8'inci viteslerin olmaması, hem 1505 kg'lik ağırlığı, hem de aerodinamik farklılığının etkisiyle, tüketim değeri yükselebiliyor. Üç aracı da aynı parkurda test ettiğimizde diğer modeller 7.6 ve 7.8 litrelik ortalama tüketim değerlerine ulaşırken, X1'de bu değer 8.2 litreye kadar çıktı.

Sonuç olarak, modellerin tek kalpte pek çok farklı karaktere bürünmesini sağlayan yeni 3-silindirli motorun, BMW'ye gelecekte çok fayda sağlayacağı su götürmez bir gerçek. Ayrıca verimli benzinli motorların yapmış olduğu atak sonucu dizel motorun cazibesini kaybettiği şu dönemde, BMW'nin bu ileri teknoloji ürünü güç ünitesini, model tercihi yaparken göz önünde bulundurmakta da büyük fayda var.

Kaynak: Evo

Share.

1 Yorum

  1. N13 motordan sonra B38 gaz tepkileri ve ara hızlanmalarda çok yetersiz kalıyor. Ara hızlanmalarda bir çok araçtan fark yemeniz olası bir durum.

Leave A Reply Cancel Reply

Exit mobile version