Onun hiçbir zaman beyin lobunuzu araştırmasına veya herhangi bir havaalanından aciI kalkış yapmasına ihtiyaç duymaya bilirsiniz ama bu tip bir durum insana güven veriyor öyle değil mi? Biiyük SUV’l er d a böyledir; genelde şehir içinde yapmaları gereken şeyleri yaparlar. Kendinizi omuz yüksekliğinde donmuş bir suyun veya aks derinliğinde kumla içinde bulmayabilirsiniz ve bu 4X4 duruşu biraz abartılı gelebilir. Çevreci düşünen ler bu kadar fazla testosterondan rahatsız olabilir ama otomobil üreticiIeri bu tip düşüncelerin yaygın olmadığınmfarkmda. SUV’lerinsan psikolojisinin derinliklierine işledi ve her yerde olmalarının nedeni de işte bu. Karşınızda çevrecileri rahatsız eden iki yeni SU V var; yeni Range Rover Sport ve yeni BMW X5. Onlara favorilerimizden Porsche Cayenne V6 Diesel eşlik ediyor.

Yeni Range Rover, standartları belirlemek için çok fazla şeye sahip. 2005 yılının orijinal Sport’u, eski Discovery 3 şasisini kullanan ara bir modeldi ama Land Rover’ın başarı hikayeleri arasındaki yerini aldı. Yeni Sport ise çok daha önemli bir model. Bu kez Range Rover’ın yeni alüminyum şasisini kullanıyor ve güncel modelden 62mm daha uzun olmasına rağmen 420 kg daha hafif. İki adet 3.0 lt dizel V6 türevi ve bir adet supercharger’Iı 5.0 lt V8 benzinli olmak üzere üç motor seçeneğiyle yollara çıkıyor ve bu motorların hepsine sekiz ileri otomatik şanzımanla geniş bir standart donanım eşlik ediyor. Bu standart donanımlar arasında, deri kaplama, havalı süspansiyon ve Land Rover’ın Terrain Response sisteminin yeni versiyonu yer alıyor. Yani büyük Range Rover la küçük Evoque’un mükemmel bir karışımı.

Range Rover’ın yanındaki BMWX5, tasarımcı Chris Bangle’dan önceki bir zamana aitmiş gibi görünüyor ve bütün yüzeyleriyle eğimleri, çizgileriyle uyumlu değilmiş gibi hissettiriyor. Arka çaprazdan bakıldığında, test aracımızdaki 19 inç jantlara rağmen çok köşeli görünüyor. Range Rover test aracında ise 22 inç jantlar bulunuyor. BMW’miz xDrive 30d SR versiyonu. Bu durum, 3.0 lt turbo dizel motora aynı Range Rover’da olduğu gibi sekiz ileri otomatik şanzımanın eşlik etmesi ve 258 H P’lik sıralı altı silindirli motorun güç anlamında Range Rover ın 292 HP’lik SDV6’sının arkasında kalması anlamına geliyor.

Yine de demode görünümüne ve güç konusundaki dezavantajına rağmen X5, bu test için fazlasıyla anlamlı bir model. Ben Oliver’ın aralık ayında keşfettiği üzere BMW’nin şasi mühendisleri yeni nesil X5’te kendilerini aşmış. Ben de otomobilin yoldaki harika sürüşüne inanamadım. Gövdesi kontrollü ve engelleri başarıyla sönümlüyor. Bu yeteneklerine de SUV’lerin sürüşünü başka bir noktaya taşıyan şaşırtıcı derecede tepkili direksiyonu ekliyor. BM W, Sport’tan daha büyük olmasıyla devasa bir otomobil. Daha geniş bir iç hacme, büyük kol destekleri ne ve geniş bir görüş açısına sahip. Gözlerinizi kapattığınızda (elbette bunu yapmanızı tavsiye etmiyorum) üst sınıf bir sedan gibi hissettiriyor.

Yeni Ranger Rover’ın bile bu savaşta yapacak şeyleri var; tek başına değerlendirildiğinde yeni Sport rafineliği, keskinliği ve tepkileriyle inanılmaz hissettiriyor. İçinde bulunduğumuz şu günlerde, Jaguar ve Land Rover’ın şasi mühendislerinden beklentilerimiz bir hayli yüksek. Buna rağmen X5'ten inip Sport’a bindiğinizde, Range Rover’ın süspansiyonu biraz daha sesli geliyor ve direksiyon engellerde titriyor. Bu devasa jantlar, işleri daha iyiye götürmüyor.

Range Rover’ın elektrik destekli direksiyonu, lek başına değerlendirildiğinde yeterince keskin ve tepkili ama onu yolda X5’teki gibi tempolu kullanmaya çalıştığınızda, Sport’un direksiyonunun gösterdiği direnç aşırı ve sanal hissettiriyor. BMW virajlara, viraj içindeki ve dışındaki tekerleklere farklı oranda fren uygulayan opsiyonel tork dönüştürme sistemine sahip Range Rover Sport kadar keskin şekilde dalmıyor ama avuç içlerinizde daha fazla his ve canlılık gönderiyor.

Bu iki dev yaratıkla oynadıktan sonra, Porsche’nin koltuğuna oturdum. Ne kadar küçük hissettirdiğine inanamadım! Range Rover’dan sonra geleneksel bir otomobil kullanmaya benziyor. Tavanı Range Rover’a oranla 10 cm daha alçak ve koltuğu kapıyı açtığınızda yere daha yakın gibi. 3.0 V6 TDI motor, Porsche’nin ekmek üstü tereyağı opsiyonu (Test aracı, Diesel S’in 382 HP’sine karşın 245 HP’ye sahip). Gücü düşük olsa da, Cayenne’in küçük boyutları ve düşük ağırlığı onu ‘performanslı SUV’ kategorisine taşıyor. 7.6 sn’lik 0-100 km/s hızlanması diğerlerinden daha yavaş (BMW'nin süresi 6.9 sn, Range Rover’ınkiyse 7.2 sn) ve diğerleri gibi büyük otomobil karakterine sahip değil. Yine de Cayenne, gerçek Porsche gibi hissettiren bir sıkılık ve çabukluk sergiliyor. Motor istekli şekilde devirleniyor ve neredeyse tamamen sessiz Sport ve X5’e oranla daha fazla ses çıkarıyor. Gövde hareketleri minimum düzeyde (test aracında Porsche’nin ‘PASM’ elektronik amortisör kontrol sistemi vardı) ve direksiyon canlı hissettiriyor.

Cayenne’in bir diğer güçlü noktası, kabini. Buraya etkileyici bir hava hakim ve büyük alaşım havalandırma delikleri konsolu domine ediyor. BMW ise yatay çizgilerle biraz daha sıradan bir otomobil gibi hissettiriyor ve o kadar da özel görünmüyor. BMW test aracımız ‘Interior Design Pure Experincc’ opsiyonuna sahipti. Bu donanımı kabaca ‘Farklı dikiş rengine sahip Nappa deri kaplama ve Fineline Pure donanımının

Mocha ve ahşap kaplamalarının birleşimi’ olarak tanımlamak mümkün. Bunun ne anlama geldiği konusunda şüpheliyim. Anladığım tek iyi özellik kabin aydınlatma sistemi. Bu sistem, küçük mavi ışıklarla kabinin 1980lerin gece kulüplerine benzemesini sağl iyor.

Range Rover, her iki Almanla karşılaştığında daha hareketli bir kabinle karşınıza çıkıyor; Koltuğuna oturmak özel bir jetin kabinine girmek gibi. Dengeli konsolu mimari çizgilere, büyük havalandırma kontrollerine ve geniş bir dokunmatik ekrana sahip. Test aracında Meridian ses sistemi vardı ki bu sistemde 23 adet hoparlör bulunuyor ve fiyatı da son derece yüksek. Hayatla barışık bir deneyim yaşamak istiyorsanız ödediğiniz her kuruşa değer. Taht benzeri koltukları ve kaliteli malzemeleriyle plütokratik bir başarı hikâyesinin parçasıymışsınız gibi hissettiriyor.

Her üç otomobilin dc farklı karakterleri, güçlü ve zayıf yanları var ve belki de onların birbirine çok yakın olduğu nu düşünebilirsiniz ancak onları off-road’a götürdüğünüzde… Üç otomobili dc dik inişlerin, çamur geçişlerinin, derin suların olduğu insan yapı mı bir off-road parkuruna götürdük.

Porsche sorun yaşadı. Her şeyin üzerinden geçmeyi başardı ama sanki kömür madenine gönderilmiş bir atlet gibi hissettirdi. Kvet, gücünü göstermeyi bildi ama tanıdık ortamının dışında bir yerlerde olduğu belliydi. Birkaç kez çamura saplandı ve dik çıkışlarda geri gidip hızla tekrar

denemek zorunda kaldı. Kaygan zeminlerle baş edebilecek çok fazla elektronik sistemi yok. Sadece yokuş kalkış desteği ve diferansiyeli kilitleyen çekiş kontrol sistemi var ama bu jantlarla, lastiklerle ve opsiyonel havalı süspansiyon yerine çelik süspansiyonla Porsche’nin çamurdaki yetenekleri sınırlıydı. BMWX5, etabı tamamlamayı başardı ama bazen dört tekerleğiyle birlikte patinaja kaldı, tümseklerin üzerinde altını vurdu, su geçişlerinde tutunmada sorun yaşadı. xDrive 4X4 sistemi yokla tutunmanın azaldığını hissettiğinde, gücü ön veya arka tekerleklere aktarmada iyi bir iş çıkarıyor gibi görünüyor. Test aracımızda opsiyonel ‘adaptif süspansiyon konfor paketi’ bulunuyordu ki bu sistem, havalı süspansiyonu modifıye ederek bahsettiğim o harika sürüşün ortaya çıkmasını sağlıyor. Her iki sistem de off-road şartları altında yoruldu. Porsche’den daha iyiydi ama Cayenne gibi BMW de konforunu toprakta sergileyemedi.

Ardından Range Rover Sport’u kullandım; havalı süspansiyonu en yüksek seviyesine getirdim ve kaputun 65 nun yükselmesini izledim. Sürüş yüksekliği de toplamda 278 mm arttı. Terrain Response sistemini Auto modunda bıraktım. Böylece otomobil sensörleri sayesinde nerede ne yaptığımızı algılayacaktı ve en iyi seçeneği saniyeler içinde kendi belirleyecekti. Sonrasında sadece sürdüm, her şeyin üstünden, içinden geçtim. Tamamen dengeli ve sorunsuz hissettiriyordu. Yola göre hızımı artırıyor, yokuş yukarı yavaşlıyor, BMW'nin sorun yaşadığı teperleri

aşıyordum. Derin su geçişinde kendinizi bir tank komutanı gibi hissediyorsunuz. Harika bir görüntü ortaya çıkıyordu ve hepimiz test alanında çocuklar gibi gülümsüyorduk.

Peki hangisini seçmeliyim? Bu üçü arasından Porsche farklı bir şeyler sunuyor; bir çiftlik otomobilinden çok daha geleneksel bir model karakteri sergiliyor. Yüksek bir Panamera gibi hissettiriyor ki müşterileri de onu aynı amaçla kullanıyor. Cayenne müşterilerinin haftasonu off-road yapmaya gittiğini düşünemiyorum.

BMW biraz daha Range Rover kulvarına yakın bir otomobil. Üstelik Range Rover Sport’un yoksun olduğu ama Range Rover’a özgü bir detay olan iki parçalı bagaj kapağına sahip. X5 yolda sürüşüyle Range Rover’ı arkasında bırakıyor ve bu durum, Jaguar Land Rover’ın sürüş ve yol tutuş konusundaki başarısı göz önüne alındığında beni fazlasıyla şaşırttı.

Peki kazanan BMW mi? Bence öyle değil. Fiyat farkını bir kenara bırakıp ikisini de satın alabilecek güçte olduğunuzu varsaydığımızda, Range Rover’ın daha çekici olduğunu söyleyebilirim; tarzı, kabini, fizik kurallarını yeniden belirleyen süper keskin tepkileri ve evet, Sport’un askeri bir etabı tamamlayabilme yetisiyle benim seçimin Range Rover olurdu. Üstelik yedi kişilik versiyonu da mevcut. Devasa ve abartılı olabilir, ayrıca birçok müşteri Terrain Response sistemini hiç yormayabilir ama Sport’un çekiciliği çok eski çağlardan geliyor ve bu çekiciliğe karşı koymak çok zor.

Kaynak: CAR

Galeri



























Share.

Leave A Reply Cancel Reply

Exit mobile version