Gerçek BMW fanatikleri için böyle bir motor-aktarma konsepti ancak Uzak Doğulu küçük otomobillere ait olabilir ama sevgili markalarında asla kullanılamaz. BMW arkadan itişli olur, o kadar! Ancak bu çağlar da sona eriyor. Yeni 1 Serisi (2018), şu anda yeni Mini kuşağında olduğu gibi, enlemesine konumlandırılmış motorlara ve önden çekişe sahip olacak. Sadece bu da değil: Giriş modeli BMW tarihinde ilk kez 3 silindirli motorla donatılmış olacak. Bu bir kültür şoku, bir deprem! Hem de yüksek devirli sıralı 6 silindirli ve büyük hacimli V motorları seven bir markada! Ancak bu değişimden korkmaya hiç gerek yok. Mini Cooper ve BMW 116i ile yaptığımız karşılaştırma bunu kanıtlıyor. İki model de 136 HP ile eşit güce sahip. Turbo sayesinde ikili, 220 Nm gibi gayet yüksek bir tork değerine de sahip, ikilinin karşılaşması gerçekten de heyecanlı olacak. Ancak asıl merak ettiğimiz, 11 Gi’nin arkadan itiş sisteminin Mini’nin önden çekişinden daha fazla keyif verip veremeyeceği. İşte bu nedenle karşılaştırmamızda, motor, sürüş dinamikleri ve konfor konularıyla ilgileneceğiz. Mini’nin motoru küçük bir başyapıt. Sadece debriyaja basarken devrin fazla düşmesine izin verirseniz, kısa bir tepki gecikmesi hissediliyor.

Bunun dışmda 1.5 ll’lik motor çok canlı ve gaz komutlarına derinden gelen hoş seslerle ccvap veriyor. Mini’de ilk olarak Chrysler motorları, ardından PSA ile birlikte geliştirdikleri türbo motorlar kullanılmıştı. Şimdiyse sıra 3 silindirli türbo makinelerde. 7.9 sn’lik 0-100 km/s süresiyle yeni motor, BMW’den daha iyi hızlanıyor. 3 silindirli yeni motorun ağırlığı, 122 HP’lik eski 4 silindirliden 10 kg daha hafif. Ne yazık ki hafif üretim teknikleri bu kadarla sınırlı kalmış. Boyutlardaki minimum büyümeye rağmen Mini’nin ağırlığı 30 kg artmış. Mini yine de llfii’den neredeyse 200 kg kadar daha hafif. Mini’nin etkileyici kıvraklık ve canlılığında bu farkın da etkisi var. Özellikle orla devirlerde daha güçlü ve daha iyi bir çekiş sunuyor. Sportif sürüşlerde 116i biraz daha dizginlenmiş ve zorlanıyormuş gibi hissettiriyor. Mini’nin sürüş özelliklerinin daha iyi olması ise daha da şaşırtıcı. Gerçekten de BMW’nin arkadan itiş avantajları sadece teoride kalıyor. Tamam, direksiyonunda güç aktarımının yarattığı çekmeler yok ve ön-arka ağırlık dağılımı eşit ama sürüş karşılaştırmasında Mini daha canlı ve hassas hissettiriyor.

Cooper’ın direksiyonu aşırı direkt çalışıyor, araç tüm virajlara büyük bir iştahla giriyor ve mutlak bir sürüş keyfi veriyor. Bunlar, ilk Mini’nin 1959’dan bu yana sahip olduğu ve markanın koruduğu erdemler. Mini, salın alabileceğiniz en atak önden çekişli otomobil olmaya devam ediyor. Virajlı yollarda, en azından zemin kuruysa, kesinlikle çok iyi. îster uzun otoyol virajları olsun, isterse dar dağ geçidi virajları, Cooper her durumda keyifli. Tamam, BMW de kesinlikle can sıkıcı değil ama hızlı sürüşlerde özellikle direksiyonu biraz gevşek hissettiriyor ve virajlarda daha fazla düzeltme gerektiriyor. Başka bir deyişle: llöi’nin süspansiyon ayarları daha konforlu. Bu nedenle BMW uzun yolculuklar için daha uygun. Öndeki iç mekan genişlikleri vc bagaj hacmi dc Mini’den çok daha iyi. Sürüş pozisyonu ve süspansiyonu daha olgun bir etki bırakıyor. Mini her türlü zemin bozulduğunda titreyip dururken, BMW daha az huzursuz oluyor. Donanımlar ve seçilebilecek ekstralar konusunda da 116i önde ama fark çok fazla değil. Çünkü Mini’de BMW, grup raflarında bulunan her şeyi sunuyor. Çok sayıda asistan sistem ve başarılı bağlanabilirlik (mobil aygıtların araca entegre edilmesi) özelliklerinin dışında Mini, ışık şovu da yapıyor: Kapı döşemelerinde değişken aydınlatmalar sunuluyor, büyük merkezi göstergenin çerçevesindeki seçilen fonksiyonlar ışık efektleriyle daha fark edilir kılınabiliyor. Orta konsoldaki yuvarlak ekran Mini’ye özgü bir şekilde pizza boyutlarında ve fonksiyonlarıyla “2001 Uzay Macerası” filmindeki HAL 9000 adlı bilgisayarı hatırlatıyor.

Örneğin Eco adlı program seçildiğinde göstergenin LED çerçevesi hafif bir yeşil ışıkla aydınlanıyor. Sport modda renk kırmızıya dönerken, telefon çağrısı geldiğinde ışık efektleri yapılıyor. Umarız bilgisayar teknolojileri günün birinde HAL 9000 gibi kendi başına çalışıp zarar vermeye çalışmaz. BMW ise daha tutucu. Mini’den inip hemen 116i’ye geçtiğinizde iç mekan, bir hayır kurumunun mütevazı ofisini hatırlatıyor. Örneğin oyuneaklı elektronik sadece Eco-Pro adlı programda var: Tutumlu kullanımda kazanılan bonus kilometrelerini gösteriyor. 116i kesinlikle bir gençlik eğlencesini değil, ciddi bir otomobili oynuyor. BMWnin kalite olarak Mini’den bir sınıf yukarıda olması da bu role kesinlikle uygun. Yine de: İç mekanda iyileştirmeler yapılsa da, sert plastik yüzeylere ve bazı işçilik zayıflıklarına hala rastlanıyor. Karşılaştırmamızın en ilginç sonucu, Mini’nin motorunun, BMW’ninkinden üstün olması oldu. Aslına bakılırsa BMW’nin 4 silindirli motoru da çok iyi bir makine ama, Mini’nin 3 silindirli downsizing motorunun gerisinde kalıyor. Tamam, bu 3 silindirli makine BMW’ye uygulansa, hızlanmalar kötüleşecektir ama bu durum, motorun canlı karakterini değiştirmeyecektir. Mini’nin motoru tüketimde de daha iyi: Norm test parkurunda 116i’den 1 lt daha az tüketti. 3 silindirli motorun 1 Serisi’nde kullanılmasına neredeyse 4yıl daha olduğundan, BMW mühendislerinin önünde bu motoru daha da geliştirmek için yeterli zaman var demektir.

Kaynak: Auto Show

Share.

Leave A Reply Cancel Reply

Exit mobile version