Otomobilin tarihine baktığınızda, Avrupa‘da doğduğunu, ABD‘de serpilip büyüdüğünü görürsünüz. Sadece zenginlerin alabildiği bir makine olduğu zamanlarda, ABD’de büyümesi de şaşırtıcı değil zaten.

Seri üretim tekniğinin ilk kez 1913 yılında Ford tarafından ABD’de uygulanması da bu pazardaki potansiyelin göstergesiydi. Bugün bile birçok model birkaç nesil üretilse bile 15 milyon adetlik satış rakamlarına ulaşamazken Ford, 1925 yılında Model T’nin 15 milyonuncusunu banttan indiriyordu.

Dünyalar Savaşı!

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’ndan ağır hasarla çıkan Avrupa, ancak 1960’larda kendini toparlamaya başlarken, ABD’li üreticiler altın çağını yaşıyordu. Bu yıllarda Uzak Doğulu markaların esamesi okunmuyordu.

Otomobil dünyasında rekabette Avrupalılar kendi pazarlarında büyürken ABD’li devler beklenmedik bir saldırı altında kaldı. Japonlar, 1980’li yıllarda ABD pazarına güçlü bir şekilde girdi, hatta ortak üretimler bile gerçekleştirdi. Avrupalılar ise ABD pazarında premium markalarla var olurken, birçok marka çeşitli denemeler yaptı ama pek de başarılı olamadı.

2000’li yıllarda ABD’li markalar güç kaybederken Avrupalılar ve Japonların rekabeti iyice su yüzüne çıktı. O zamana kadar rekabette dünyanın en büyük iki pazarı ABD ve Avrupa’ydı ama Çin kısa sürede bir dev haline geldi.

PSA ve VW Grubu uzun yıllardır Çin’de eski modellerini üretip keyfine bakarken, zenginleşen Çin daha lüks ve modern otomobil talep etmeye başladı. Bugüne geldiğimizde dünyanın en büyük otomobil pazarı olan Çin’de onlarca yerli üreticinin yanı sıra birçok otomobil devi de üretim yapıyor. Tabii, bu büyük pazar herkesin iştahını kabartsa da bir tehlikenin varlığından da herkes haberdar.

Elektrikli otomobile doğru evrilen otomotiv dünyasında her marka elektrikli versiyonlar ya da yeni modeller üretmek için kolları sıvamış durumda. Çin de burada kritik bir rol oynuyor. Çünkü, Çinli yatırımcılar özellikle Avrupalı ve ABD’li markalardan daha hızlı bir şekilde elektrikli modellere yönelirken, bataryalarda kullanılan lityum konusunda da dünya çapında bir harekat başlatmış durumda.Halen dünyadaki lityum rezervinin çoğu Çinlilerin elinde. Ayrıca sadece elektrikli otomobil üretecek yeni Çinli markalar da ardı ardına lansmanlar yapıyor.

İlk etapta kendi pazarını doyurmaktan başka bir şey düşünmeyecek bu markalar, doğal olarak Avrupa ve ABD pazarına da girmenin yolunu arayacak.

Çin’in ekonomik olarak sıkıntılı bir döneme giriyor olduğuna dair haberler gelse de 10 yıllık bir süreçte otomobil dünyasında farklı dünyaların savaşını izleyeceğiz. Bakalım kim kazanacak?

Otohaber

Share.

1 Yorum

Leave A Reply Cancel Reply

Exit mobile version