Otomobilin icadı ve gelişiminin ilk yıllarındaki en büyük ilham kaynağı at arabalarıydı. Ancak motor gücü artan otomobilin hızlanması kadar durması da önem kazandı.
1892’de Benz markası, arka tekerleklerde fren sistemini uygulayan ilk üretici oldu.
İskoçyalı üretici Argyll, 1911’de 4 tekerlekte fren sistemine sahip otomobili üretmeye başlarken 1920’de Duesenberg’te hidrolik destekli fren sistemi vardı.
Otomobillerde aktif güvenlik kavramı hızla gelişiyordu. 1965’te Jensen ilk kez kilitlenmeyi önleyen fren sistemini kullanmaya başladı ve ardından benzer bir sistem Chrysler Imperial’de görev yaptı.
ABS’nin Doğuşu!
Toyota, Nissan ve GM de benzer çalışmalar içindeydi. Ancak Bosch’un geliştirdiği elektronik kontrollü fren sistemi, bu konuda bir devrim niteliğindeydi. ABS (Anti-lock Braking System) isimli bu sistem 1978’de Mercedes 450 SEL ile yollara çıktı.
80’lerin ortalarında ABS ile birlikte ASR isimli çekiş kontrol sistemi de yaygınlaşmaya başladı. Otomobillerin çoğunda isteğe bağlı olarak sunulan ABS, 1985 yılında Ford Scorpio’da, 1987’den itibaren tüm Mercedes modellerinde standart olark yer alıyordu.
Bosch, 1987’de ABS’nin patentini aldı ve bu sistem, 1988’de BMW K100 modeliyle motosikletlerde de kullanılmaya başlandı. ABS, özellikle yokuş aşağı inen araçlarda sürekli fren yapıldığında hidroliğin kaynamasını da önlüyor. Bu sayede fren sisteminin hava yapıp boşalma riskini azaltıyor. Bu özelliğiyle ABS, ağır ticari araçlar için de çok önemli.
Bosch mühendisleri aktif güvenliği arttırmak için 1990’da ESP‘yi yani elektronik stabilite programını geliştirdiler.
1995’te yollara çıkan ESP, 1997 yılında geyik testinde başarısız olan Mercedes-Benz A Serisi’nde standart olarak yer almaya başladı.
ABS artık ESP’ye bağlı olarak görev yapmaya devam eden bir sistem oldu. ESP, 2014’ün sonunda Avrupa’da satılan tüm otomobillerde zorunlu oldu.
Otohaber